
Her yıl haziranın 8’i ile ekim’in 8’i arası beni bir tembellik havası esir alır. Sekizlerin sırrı, sonsuzluk işaretine benzemesindendir; sanki bu uyuşlukluk hali de senenin sonuna kadar devam edecek, hatta sonrasında da bir ömür boyu sürecek gibi gelir.. neyse ki havalar biraz serinlediğinde gene bir kanguru gibi canlanırım.. ama hava sıcaklığının insanı pelte kıvamına getirdiği şu günlerde insanın tansiyonu zırt pırt inip çıktığından bünyeye fazladan bir bitkinlik daha biniyor.. o yüzden gün içindeki hareketleri de en aza indirmekle minimum enerji harcayarak tembelliğimizden bir ödün vermeden günü bitirebiliyoruz.
Dün sabah öğlene doğru sauna gibi odamda anca uyanıp sendeleye sendeleye mutfağa yöneldim. Amacım en kestirme yoldan bir kahvaltı etmekti. Ancak ev halkı kahvaltısını etmiş, kalan kalvaltılık malzemeyi de bana bırakmıştı.. ama bu temmuz sıcağında kim bir domatese bir salatalığa uzanacak? Ekmeği ısıtacağım da üstüne tereyağ süreceğim, sonracığıma lokmaları iyi yutmak için iki dakkada bir, bir de çay bardağı kaldıracağım ?? anlatırken bile daral geldi....
En kestirmesi bir kase sütle, marketlerde envai çeşit satılan mısır gevrekleri.. hem dolaptan çıkan sopsoğuk sütle de güne dinç bir şekilde başlamanızı sağlıyor, hem de tek yapmanız gereken süte gevreği boşaltıp bir de çekmeceden kaşık çıkartmak.... Daha da az enerji harcamak için hepsini mutfağın tam ortasında belirlediğiniz bir noktadan halledip, malzemeyi hazırladıktan sonra da geçip salonda divana yatmak yerine gene aynı noktada ayakta durarak gevreğinizi yemektir.. ama yaz tembelleri her işi yatarak yaparlar. O yüzden sütlü gevreğinizi de yatarak yemeniz nasiptir.
İşte dün, tam mutfakta kendime yiyecek bir şeyler hazırlamakla uğraşırken, mutfak tezgahının ne kadar gereksiz şeylerle işgal edildiğini fark ettim.. kavanozlar, kirli bulaşıklar, dolaptan çıkarılıp orda unutulmuş şeyler, tutacaklar, tost makinesi, su ısıtma makinesi, ordan burdan çıkan neyin nesi olduğu bilinmeyen ama bir aletin çalışması için gereken gücü sağladığına emin olduğumuz kablolar, kablolar.... hiçbir şekilde nasıl çalıştıklarını bilmediğim makinalar, anlatılsa da çok yüzeysel bir şekilde aklımda tutacağım o garip çalışma sistemleri..... hayatımızda aslında o kadar çok gereksiz kablolu alet var ki! Modernliğin ölçütünün elektrik kullanımından geçtiğini düşünüyor çağdaş icatçılar sanırım. Eskiden kollu meyve sıkacağı vardı, değil mi? Elektriklisini kullanan var mı aranızda? Ben kullandım, bizde bir adet var. Size sağladığı kolaylık nedir allah aşkına bu aletin? Üstelik elektrik de harcayıp çevreye karbon salıyor.... siz portakalı ikiye bölüp o döner başlı limon sıkacağı gibi aletin üstüne koyuyorsunuz.. siz bastırdıkça o dönüyor, sonra da alttan meyvenin suyu bardağınıza akıyor.. bu mu kolaylık? Kollu meyve sıkacağında ise gene aynı düzeneğe ama bu sefer dönmeyen başlı limon sıkacağına portakalı koyuyorsunuz, iki kol hareketiyle tamam.. meyve suyunuz hazır..
Bir başka gereksiz elektrikli alet ise ekmek kızartma makinesidir bana göre.. evinde ekmek kızartma makinesi bulunan insanlar yıllardan beri bana çok ilginç gelmiştir.. yani bir tost makinesi alıp hem ekmeğinizi kızartabilirsiniz, hem tost yapabilirsiniz, hem de bazı tost makineleri vardır ki, kendi teflon kabıyla verirler ve o kapta yapıp makinede pişirebileceğiniz bir sürü yemek vardır. Ekmek kızartma makinesine para vermek, ufak tezgahlarımızda onu da adamdan sayıp ona yer açmak, üstelik çalışması için bir de sürekli ona para yatırmak, ilginç insanların işidir diye düşünüyorum..
Diğer bir gereksiz aletimiz de elektrikli bıçak.. bu kitsch aleti ilk kez annemin çeyizinde görmüştüm. pop-art turuncusu renkteydi. Bir iki kesmeden sonra bozulmuş. Hızar model alınarak yapılmış olan bu dünyanın en gereksiz aletlerinden biri, bize aklınca kolaylık sağlıyor. Zaten mutfakta ne kesilecek ki ufak çaplı bir hızara ihtiyaç olsun? Akşam yemeklerinde kirpi yemiyoruz ya? Ayrıca kolumu iki kere fazladan oynattım diye damarlarım üstüste binmeyecek heralde?
Bu kadar örnek yeter sanırım... siz de çevrenizde benzer gereksizlikte elektrikli aletlerle burun buruna geliyorsanız ve onların varlığı artık içinizde onulmaz bir yara açmışsa deneyimlerinizi aktarın. El elden üstündür. Saygılar..Etiketler: baran, mutfak, sıcaahhh, temmuz, yaz